IŞİD’in Avrupalı Cariyeleri...

İnsanlık tarihinin belkide en kanlı en acımasız örgütü IŞİD.

Kendileri “İslam Devleti”diyor örgütlerine ve öyle anılsın istiyorlar. Dünya kamuoyu ise Irak Şam İslam Devleti yani IŞİD olarak tanıyor onları.

Arap baharı denen süreçle birlikte duyulur oldular. Asıl büyük etkileri ise Musul işgali sonrası  3 Amerikalı gazetecinin kafa kesme görüntülerinin internette yayınlamasıyla oldu. Etki tam anlamıyla 11 Eylül saldırısı düzeyindeydi.

Özellikle Amerika kamuoyu ayağa kalktı. Obama bir daha Arap Yarımadası’na asker göndermeme kararındaydı ama kamuoyu baskısı “en azından hava saldırılarına” mecbur etti.  IŞİD’e karşı mücadele hala “ havadan bombalama” şeklinde sürüyor.

Bu arada üzerinde düşünülmesi gereken korkunç bir sosyoljik gerçeklik daha kendini gösterdi.

Dünyanın her yerinden akın akın bu kanlı örgüte katılımlar başladı. Aralarında uyuşturucu kurbanı batılı gençlerde vardı, Emperyalizme aşırı tepkili Asyalı müslümanlarda. İnterntte, sakallı ve sillahlı genç insan görüntüleri yayınlandıkça IŞİD’e katılımlar artıyordu. Tam 124 ülkeden 15 bin genç katıldı bu kanlı yapıya.

Bu arada insanı hayrete düşüren bir gelişme daha oldu. Genç kadınlar da katılıyordu IŞİD’e. Hadi maceraperest ve bunalımlı batılı gençleri anladık anlamasına da, ya çağdaş yaşamın nimetlerini sonuna kadar kullanarak büyümüş  genç kadınlara ne oluyordu.

Özellikle Avusturalya ve Avrupa’dan çok sayıda genç kadın “cariye”olmak için koştu IŞİD’e. Anlamak mümkün değildi. Modern yaşam biçiminin bütün nimetlerini neden reddediyor neden karaçarşaflar içinde cariye olmaya koşuyorlardı.

Sosyologlar araştırmalara başladılarkuşkusuz ve çok şey anlatacaklardır IŞİD cariyeleriyle ilgili olarak... Ve muhtemelen çoğu da doğru olacaktır. Ancak her savaşta olduğu gibi bu savaştada kurallar belli değil ama sonuç belli;

Silah tüccarları, petrol şeyhleri  ve uyuşturucu baronlarının bitmez tükenmez  satrancında  “cariye”olmak da,  kafakesen katil” olmak da sokataki sıradarn insanın kısmetidir maalesef, Suriye’de de Libaya’da da Irak’ta da!

Yazar: Kürşat Yılmaz