Haberler

Metin Göktepe anıldı

Haber Tarihi: 8 Oca 2015

Metin Göktepe anıldı

90'larda Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin gözaltında öldürülüşünün 19. yılında mezarının başında anma töreni gerçekleştirildi. Göktepe'nin annesi Fadima Göktepe, oğlunun mezarını öperek, ''Başka Metinler ölmesin'' dedi. 28 yaşında hayatını kaybeden Göktepe içim çok sayıda kişi mezarının başındaydı.

BERKİN ELVAN'IN ANNESİ DE TÖRENDE

Metin Göktepe’nin aramızdan ayrıldığı 8 Ocak’ta ailesi ve sevenleri Esenler Kemer Mazarlığı’ndaki mezarı başında buluştu. Metin’in annesi Fadime Göktepe’nin yanı sıra, polisin attığı gaz fişeğiyle hayatını kaybeden 14 yaşındaki Berkin’in annesi Gülsüm Elvan da oradaydı. Fadime Göktepe herzaman olduğu gibi yine oğlunun mezar taşını öpüp kokladı. Elindeki kırmızı karanfilleri oğlunun mezarına bıraktı. Fadime Göktepe’ye sarılarak ağlayan Berkin’in annesi Gülsüm Elvan, “Gazeteciler hala öldürülüyor. Dün de 14 yaşında bir çocuk öldürüldü. Hala ölümler devam ediyor” dedi.

Sanatçı Ferhat Tunç, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş, İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ve Evrensel Gazetesi çalışanlarının da katıldığı tören sırasında “Metin yaşıyor, Evrensel yazıyor” ve “Hepimiz birer Metiniz” sloganları atıldı. Törende Paris’te Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırıya dikkat çekmek için üzerinde “Je Suis Charlie” yazan dövizler taşındı. Törende “Je Suis Charlie” dövizi taşıyan gazeteci Ahmet Şık “Hepimiz Charlie’yiz” dedi. Ahmet Şık açıklamasının devamında “Maalesef bizi her gün başka bir acıyla yüz yüze bırakıyorlar. 19 yıl önce Metin’i işkence ile öldüren zihniyet ile Uğur Mumcu ve Hrant Dink’i öldüren zihniyet nasıl aynıysa, bugün Paris’te yapılan saldırıyı yapan zihniyet de aynı zihniyettir. Ya kötülerle ortak olup kötülerle birlikte yaşayıp kötünün zulmüne ortak olacaksınız. Ya da iyilerle iyilik için mücadele edeceksiniz. Ya Metin olacaksınız, ya da hırsızlığa ve zulme ortak çıkan iktidarla birlikte olacaksınız” dedi.
24 YAŞINDA GAZETECİLİĞE ADIM ATTI
1992 yılının Mart ayında işçi ve emekçi hareketinin gelişimine ışık tutacak bir derginin, Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinin çıkacağını öğrenince orada çalışmaya başladı. Ardından 7 Haziran 1995’te kurulan Evrensel Gazetesi’nin kuruluşunda yer aldı. Büyük bir aşkla, heyecan ve özveriyle, o haberden bu habere koşacaktı Metin… Taa ki onu bizden aldıkları 9 Ocak 1996 tarihine kadar..

MUTLAKA BEN İZLEMELİYİM, DİYE GİTTİ BASIN KARTI YOK DİYE, DÖVÜLDÜ…

Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde Ümraniye E Tipi Cezaevi'nde yaşamını yitiren Orhan Özen ile Rıza Boybaş'ın Alibeyköy'de yapılacak cenaze törenine ‘mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar’ diyerek gitti. Yoğun polis ablukasının olduğu Alibeyköy'de 500'ün üzerinde kişi gözaltına alındı. Metin de sarı basın kartı olmadığı için ilçeye alınmadı. Cenazeyi izlemek için ‘ısrar’ edince o da gözaltına alınanlar kervanına katıldı ve Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürüldü. Polisler tarafından öldürülünceye kadar dövüldü. Cansız bedeni, Spor Salonu'nun büfesinin yanına bırakıldı.

ÖNCE SANDALYEDEN, SONRA DA DUVARDAN DÜŞTÜ, DEDİLER

Yetkililer önce; "Sandalyeden düştü" ardından da "Duvardan düştü" dedilerse de meslektaşları katillerinin yakasını bırakmadı. Metin Göktepe cinayete başından itibaren hem gazeteci meslektaşları hem de her daim haberlerini yaptığı emekçiler sahip çıktı.
GAZETECİLER BU DAVAYI SONUNA KADAR TAKİP ETTİ

Metin'in ağabeyi İbrahim Göktepe, Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan'a ifade verdi ve Metin'in gözaltında polisler tarafından öldürüldüğünü belirterek, şikayetçi olduğunu söyledi. Ve hukuki süreç başladı.
Ne var ki, süreç işlemesin diye yetkililer ellerinden geleni yaptılar. İşte Metin'i basının bir simgesi haline getiren şey de devletin bu aymaz tutumu oldu. İlk defa gazeteciler beraberce içlerinden birinin böyle aleni şekilde linç edilmesine tepki gösterdi. Ve meslektaşları, Metin'in annesi Fadime Göktepe'nin arkasında "İnadına hepimiz birer Metin'iz" sloganıyla bu davanın takipçisi oldu.
İstanbul'daki duruşmalara binlerce kişinin gelmesi üzerine dava önce Aydın'a ardından da Afyon'a sürüldü. Ancak bu sürgün Metin'in meslektaşlarını ve takipçilerini yıldırmak bir yana daha da kızdırdı. Her duruşmaya Türkiye'nin hemen her yerinden yüzlerce otobüs kaldırıldı. Ve dava 28 Eylül 2000'de beş polis memuruna "kastı aşan insan öldürmek" ve "faili belli olmayacak şekilde insan öldürmek" suçlarından verilen yedişer yıl altışar ay hapis cezasının onanmasıyla bitti. Bir polis memuru ise Yargıtay'ın kararı bozmasından sonra 20 ay hapis ve beş ay kamu hizmetlerden uzaklaştırma cezası aldı.

Mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000'de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası engel oldu.