Haberler

Polis müdahalesi eşliğinde basın açıklaması yaptılar

Haber Tarihi: 22 Ara 2014

Polis müdahalesi eşliğinde basın açıklaması yaptılar

Eğitim-İş Sendikası 17 Aralık operasyonunu ve sürecini protesto etti. Sendika üyeleri polis müdahalesi eşliğinde basın açıklaması yaptı.

Eğitim-İş tarafından yapılan açıklamada "Türkiye Cumhuriyetinin Atatürkçü, çağdaş, ilerici ve demokrat eğitim çalışanlarına yapılan bu saldırının muhatabı olan AKP iktidarını, İçişleri Bakanını ve emniyet güçlerini kınıyoruz. İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı istifaya davet ediyor, Ankara Emniyet Müdürü ve Ankara Valisi hakkında suç duyurusunda bulunduğumuzu belirtiyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir'in, sendika Genel Merkezi'nde yaptığı belirtilen, açıklaması şu şekilde:

“20 Aralık 2014 Cumartesi günü Ankara Tandoğan Meydanı'nda yaşananlar Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Yaşananlar Türkiye'nin diktatörlükle yönetildiğinin bir ispatı niteliğindedir. Eğitim emekçileri 20 Aralık'ta polis faşizmini, insanlık dışı saldırıları ve gözaltıları olabilecek en ağır şekilde yaşadı. 17 Aralık'ta Yatağan'dan başlattığımız Laik Eğitim ve Emeğe Saygı yürüyüşü, dördüncü gününde, Türkiye'nin dört bir yanından gelen Eğitim-İş üyelerinin Ankara Tandoğan Meydanında toplanması ve Kızılay Güvenpark'ta kitlesel bir basın açıklaması yapılmasıyla son bulacaktı. 17 Aralık 2013 günü ortaya saçılan para sayma makineleri, ayakkabı kutularında saklanan rüşvet paraları, hükümet üyelerinin adının karıştığı rüşvet ilişkileri ve sıfırlanamayan paralar gerçeğinin üzeri, yargı ve emniyet operasyonları ile örtülmeye çalışılmıştır. Eğitim-İş ülke tarihinin en büyük yolsuzluğunu unutmadığını ve unutturmayacağını göstermek için Laik Eğitim ve Emeğe Saygı yürüyüşünü hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun ayyukaya çıktığı 17 Aralık'ta başlatmıştır. 17 Aralık, ülke kaynaklarının kirli ilişkiler ağı ve şişirilmiş ihale rakamlarıyla millete alenen söven yandaşlara aktarılması ve özelleştirme olgusuyla birlikte değerlendirilmelidir. Bu anlamda Eğitim-İş, özelleştirmeler sonucunda taşeronlaşan emekçilerin, asgari ücretle açlığa mahkum edilmesine, iş güvencesinin ve iş güvenliğinin ortadan kaldırılmasına olan tepkisinin bir göstergesi olan Büyük Yürüyüşünü Yatağan'dan başlatarak ortaya koymuştur. Özelleştirmelerin, taşeronlaşma, yoksullaşma, iş güvenliğinin bir kenara bırakılarak emekçilerin ölüm galerine gönderilmesi olduğunu biliyoruz. 19. Milli Eğitim Şurası, din istismarcılığını meşrulaştıran bir Şura olmuştur. Şura, eğitim sistemini AKP'nin elinde bir oyuncağa dönüştürmüş ve kendisine seçmen ve oy devşireceği bir yapıya büründürmüştür. Tüm bu olanlara karşı Eğitim-İş'in Şura'da gösterdiği direnç ve verdiği mücadele kamuoyunun malumudur. Eğitim-İş, AKP iktidarının ülkedeki Laik eğitimi, Cumhuriyet değerlerini, Mustafa Kemal Atatürk'ün aklın ve bilimin doğrultusunda geliştirdiği kazanımları yok etmek için sistemli ve planlı bir şekilde politikalar ürettiğini görmektedir. Sendikamız kuruluş felsefesini Cumhuriyet değerlerini korumaya ve eğitim emekçilerinin özlük-ekonomik hakları için mücadele etmeye dayandırmıştır. Bu anlamıyla laik eğitimin ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemelere karşı tüm varlığıyla mücadele etmektedir. Karma eğitimin ortadan kaldırılması, ilkokul birinci sınıftan başlayarak tüm öğrencilere pedogojinin temel ilkelerine aykırı bir biçimde din eğitimi dersi verilmesi, akademik gerekçeler ve bilimsel gereklilikler bir kenara bırakılarak ilerleyen süreçte Türk Alfabesine bir alternatif oluşturma girişimi kokan zorunlu Osmanlıca dersi gibi birçok düzenleme, Laik eğitim sisteminin sonu anlamına gelmektedir. Ülkenin dört bir yanından gelerek Ankara Tandoğan meydanını dolduran ve ellerinde Türk bayrağı ile Eğitim-İş flamalarından başka bir şey olmayan eğitim emekçilerine, huzurun teminatı olmakla övünen emniyet güçleri tarafından hunharca saldırılmıştır"

"APARTMANLARA SIĞINAN İNSANLARA GAZ BOMBASI ATAN ZİHNİYET ELİNDEKİ GÜCÜ PERVASIZCA KULLANMIŞTIR"

Açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Henüz yürüyüş kortejleri oluşturmaya çalışan Eğitim-İş üyesi emekçilerin üzerine İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın talimatıyla, biber gazı karıştırılmış su, gaz bombaları, plastik mermi ve coplarla saldırılmış, yaka paça gözaltına alınan eğitimcilere kelepçe takılmıştır. Tüm bu yaşanan vahşet kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir. Yapılan hırsızlığı ve yolsuzluğu hatırlatacak olan açıklamalarımız engellenmeye çalışılmıştır. Açıklama ve eyleme tahammül göstermeyen faşizan zihniyet, 'laik, bilimsel, parasız eğitim' diyen, 'Soma'da çocuklar baba diye ağlıyor' diyen öğretmenlerin üzerine, halkın polisi olmaktan vazgeçip AKP'nin polisi olmaya heveslenmiş emniyet güçleriyle acımasızca saldırmıştır. Yüzlerce Eğitim-İş üyesi kelepçelenerek gözaltına alınmış, yerlerde sürüklenmiş, birçoğunun yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılmıştır. Bunlar yetmezmiş gibi 'Siz insan öldürmesini çok iyi bilirsiniz' denilerek zamanın Türkiye başbakanı tarafından eleştirilen İsrail hükümetinin Filistinlilere uyguladığı gibi, Tandoğan meydanındaki eğitimcilerin üzerine plastik mermilerle ateş edilmiştir. Ülkenin temel değerlerini korumak için demokratik ve barışçıl eylemleri hukuki çerçeve içinde gerçekleştiren Eğitim-İş üyeleri, ne polise taş atmış, ne yasadışı yollara başvurmuştur. Ama apartmanlara sığınan insanlara dahi biber gazı sıkan, gaz bombası atan insanlık dışı zihniyet, elindeki devlet gücünü hukuksuz bir biçimde ve pervasızca kullanmıştır. Polisin saldırıları sonucunda benimle ve MYK üyemiz Önder Yılmaz'la birlikte yüz civarında Eğitim-İş üyesi gözaltına alınmıştır. Özetle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu hatırlatmak, Türkiye'deki emek sömürüsünü teşhir etmek ve eğitimde yaşanan erozyona dikkat çekmek amacıyla Tandoğan'da buluşup, yapacağımız kitlesel basın açıklamasına benzeri görülmemiş, faşist bir tutumla, hiçbir uyarıda bulunmadan biber gazı ve TOMA ile müdahale edilmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin Atatürkçü, çağdaş, ilerici ve demokrat eğitim çalışanlarına yapılan bu saldırının muhatabı olan AKP iktidarını, İçişleri Bakanını ve emniyet güçlerini kınıyoruz. İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı istifaya davet ediyor, Ankara Emniyet Müdürü ve Ankara Valisi hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı belirtiyoruz. Yürüyüşümüzde yanımızda olan siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerine ve gözaltında yardımımıza koşan Türkiye Barolar Birliği ve Ankara Barosu'na teşekkürlerimizi sunarız. Bilinmelidir ki Eğitim-İş, ortaçağ gericiliğine, gericiliğin kalkanı haline getirilen polis devletine karşı mücadeleye devam edecek, emekçilerin hakları için, laik ve bilimsel eğitim için direnmekten asla vazgeçmeyecektir"