Portakal’ın tadı yok!
Antalya Film Festivali, 2000’lerden itibaren müthiş bir ilgi kaybına uğramaya başladı…Günümüzün yıldızları festivale katılmıyor… Ödül alan film ve oyuncuları ise bir avuç sinemacıdan başka tanıyan yok. Bugün yaşları 50’yi,60’ı devirse de Türk Sineması denince akla hemen Türkan Şoray, Fatma Girik, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Tarık Akan, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Hale Soygazi, Metin Akpınar, Zeki Alasya, Ediz Hun, İzzet Günay, Selda Alkor, Yılmaz Güney, Fikret Hakan, Gülşen Bubikoğlu, Perihan Savaş gibi isimler geliyor…
Bu yaşayan efsaneler 1964 yılından itibaren Antalya Altın Portakal
Film Festivali’nde yarıştılar…Festivalin sadece Antalya’da değil, yurt
çapında ünlenmesinde, izlenmesinde vazgeçilmez isimler oldular…
Ancak, 70’lerin ikinci yarısı ile televizyonun da etkisiyle birlikte yerli
sinema seyirci krizine girdi… 80’lerde bir yandan yeni kuşak
sinemacıların soyut konuları işleyen toplumdan kopuk filmlerine
rağbet etmeyen seyirci, Cüneyt Arkın Kemal Sunal filmleri ile idare
etmeye çalışıyordu…O dönemin en çok gişe yapan filmleri Züğürt
Ağa ve Muhsin Bey olurken yılların oyuncusu Şener Şen efsanesi
doğuyordu…Ve Türk Sineması’nı krizden çıkaran da onun filmleri
oldu…
1988 yılında vizyona giren ve 1milyon barajını aşan Arabesk. 1993
yılında yine milyon barajını aşan Amerikalı. Ve 1996 yılında 3 milyon
barajını aşan Eşkıya…Hepsinde Şener Şen imzası vardı…
Yerli sinemanın önünü, yıllarca Yeşilçam’ın kahrını çeken Şener Şen
Açtı, açmasına da kadayıfın kaymağını da Yeşilçam ile ilgisi
olmayanlar, özelliklede komedyenler yemeye başladı…
2000’lerden itibaren adeta bir komedi tsunamisi yaşandı. Vizontele
serisi ile Yılmaz Erdoğan, GORA ve AROG,Yahşi Batı ile Cem
Yılmaz, 4 adet Recep İvedik ile Şahan Gökbakar, 3 adet Eyvah
Eyvah’la Ata Demirer rekorları alt üst etti… Bu arada bir arabesk
şarkıcısı olan Mahsun Kırmızıgül, Beyaz Melek,Güneşi Gördüm,
Newyork’ta 5 Minare filmleriyle iyi gişe yapan usta işi, filmlere imza
attı…
İlginçtir, yerli filmler seyirci rekorları kırarken, Antalya’da
2000’lerden itibaren çoğunlukla sanatsal filmler ödül alıyor. Ama ne
oyuncular, ne film halkın ilgisini çekmiyor, gişede hüsrana uğruyordu.
Festivale toplumu peşinden sürükleyecek reytingi yükseltecek
Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalioğlu, Beren Saat, Bergüzer Korel,
Halit Ergenç, Ayça Bingöl, Tuğba Büyüküstün,Şahan Gökbakan,
Mahsun Kırmızıgül gibi isimler gitmiyor, çare hep eski tüfeklerden
aranıyordu. Geriye de neredeyse kapalı devre, renksiz, toplumun
ilgisini çekmeyen bir festival kalıyor…
Ve en önemlisi, son yıllarda ödül alan oyuncuların çoğu neredeyse bir
filmlik… Devamı yok, tanıyan yok!...
Küçük bir örnek: Geçen yıl en iyi oyuncu seçilen Zeynep Çamcı
Hakan Yufkacıgil, Geçenlerde sona eren 51. Altın Portakal’da ise Nesrin
Cavadzade ile Serkan Keskin en iyi oyuncu ödülü aldı.
Çıkın sokağa sorun bakalım bu oyuncuları tanıyan var mı? Filmlerin gösterime
girecek salon bulması da şüpheli…
Bunları kesinlikle oyuncuları, filmleri küçümsemek adına söylemiyorum. Asla
haddim değil…
Söylemek istediğim şu:
Antalya Film Festivali’nin reytingi yerlerde…. Eski şaşaalı günlerine dönmesi
için önünde iki yol var.
Birincisi: Cannes’da da gişe amacı gütmeyen sanatsal filmler yarışıyor. Ama
Dünya starları festivale konuk olarak katılıp reytingi zirveye taşıyor… Bizim
çok bilmişler neden bunu başarıp, starlarımızı Antalya’ya çekemiyor?
İkincisi: Halkın sevdiği, rekorlara taşıdığı filmler için neden maddi ve manevi
özendirici bir kategori oluşturulamıyor.